Osmanlı’da Doktorlara Ne Denirdi? Tıbbın Tarihsel Serüveni Üzerine Bir Yolculuk Bir tarihçi olarak geçmişe bakarken, yalnızca eski belgeleri değil; o dönemin insanını, zihniyetini ve yaşam biçimini anlamaya çalışırım. Osmanlı İmparatorluğu gibi yüzyıllar boyunca hüküm sürmüş bir medeniyetin sağlık anlayışı da, bu derinlikli yaklaşımın en ilginç alanlarından biridir. “Osmanlı’da doktorlara ne denirdi?” sorusu, ilk bakışta basit bir merak gibi görünse de, aslında dönemin bilim anlayışını, toplumsal yapısını ve medeniyet tasavvurunu anlamamızı sağlayan bir anahtardır. Şifanın Adı: Hekimbaşı ve Tabipler Osmanlı’da doktorlara genel olarak “tabip” ya da “hekim” denirdi. Bu kelimeler, Arapça kökenlidir ve İslam dünyasındaki tıp geleneğinin bir devamı olarak Osmanlı’ya…
8 YorumEtiket: bir
Mütemekkin Olmak Ne Demek? Edebiyatın Kalbinde Bir Kavrayış Kelimenin kudreti, insanın düşünce alanını genişletir. Her kelime, bir varlık biçimidir; bir anlamın, bir hissin, bir çağrışımın vücut bulmuş hâlidir. Mütemekkin olmak da böyledir — sadece bir kavram değil, bir duruş, bir hâl, bir bilgeliktir. Edebiyatın derin sularında bu kelime, karakterlerin, yazarların ve anlatıların sessiz ama kararlı yankısı olarak varlığını sürdürür. Mütemekkin Olmak: Dilin Derinlerinden Yükselen Bir Anlam Arapça kökenli bu kelime, “yerleşmiş, sağlam bir konuma sahip, kök salmış” anlamlarını taşır. Ancak edebiyatın gözünden bakıldığında, bu tanım yalnızca bir başlangıçtır. Mütemekkin olmak, yalnızca fiziksel bir mekânda kök salmak değil; zihinsel, ruhsal ve…
6 Yorum“İbret” kelimesi, Arapça kökenli olup “abr” kökünden türetilmiştir ve “geçmek, aşmak” anlamına gelir. İslam kültüründe, bu kelime daha çok “görünenden görünmeyene geçmek, nesnelerin ve olayların dış yüzüne bakıp onlardaki hikmeti kavrayarak ders almak” şeklinde tanımlanır. Kur’an-ı Kerim’de, peygamberlerin kıssaları, kavimlerin helakleri ve doğa olayları gibi pek çok durum, insanlara ibret almaları için örnek olarak sunulmuştur. Örneğin, Yûsuf Suresi’nde, “Gerçekten onların (peygamberlerin) kıssalarında, akıl sâhibleri için birer ibret vardır” (Yûsuf, 12/111) denilerek, geçmişteki olaylardan ders çıkarılmasının önemi vurgulanmıştır. İbret’in İslam’daki Yeri İslam’da ibret almak, sadece bir kavram değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Allah, insanlara çeşitli olaylar ve durumlar aracılığıyla dersler…
6 YorumHırsızlık Suçu Nedir? Antropolojik Bir Bakış Bir antropolog olarak farklı toplumların ritüellerine, değerlerine ve sembollerine baktığımda, en temel sorulardan biri hep aklımda belirir: Hırsızlık suçu nedir? Hukuken basit bir tanımı olsa da, kültürel bağlamda hırsızlık çok daha derin bir anlam taşır. Çünkü her toplum, mülkiyeti, paylaşımı ve adaleti farklı biçimlerde tanımlar. Bu nedenle hırsızlık yalnızca bir suç değil; aynı zamanda kültürel bir hikâyedir. Gelin, bu hikâyeyi antropolojinin geniş merceğinden birlikte inceleyelim. Mülkiyetin Antropolojik Kökeni Hırsızlık kavramı, ancak mülkiyet kavramı ortaya çıktığında anlam kazandı. İlkel topluluklarda, avcı-toplayıcı yaşam biçimi paylaşıma dayalıydı. Birinin yiyeceği diğerine de aitti. Bu topluluklarda “çalmak” diye bir…
8 YorumGüç, İtaat ve Kimlik: “Hırpo” Kavramının Siyaset Bilimi Üzerinden Çözümlemesi Bir siyaset bilimci için toplum, yalnızca yasaların değil, aynı zamanda kelimelerin de yönettiği bir sistemdir. Güç ilişkileri yalnızca iktidar koltuklarında değil, gündelik dilin içinde şekillenir. İşte bu bağlamda “Hırpo” kelimesi, sadece bir hakaret değil; bireyin güçsüzleştirilmesini, toplumsal hiyerarşideki yerini ve itaatin sınırlarını anlatan sosyo-politik bir göstergedir. Bu yazı, “Hırpo demek ne demek?” sorusunu bir dil oyunundan çıkarıp, iktidar, kimlik ve vatandaşlık ekseninde bir siyasal okumaya dönüştürüyor. Hırpo: Dilin İçindeki Mikro İktidar “Hırpo”, genellikle saf, ezik, kendini savunamayan ya da kolay yönlendirilen kişi anlamında kullanılır. Fakat siyaset bilimi açısından bu kelime,…
8 YorumDoğalgaz Kombi En İyisi Hangisi? Isınmanın Sosyolojisi Üzerine Bir Deneme Bir sosyolog olarak insan davranışlarını, evlerin içinde yankılanan küçük rutinlerde, sessiz karar anlarında gözlemlemeyi severim. Kış yaklaşırken yapılan “hangi kombi en iyisi?” tartışmaları da aslında bu rutinlerin bir parçasıdır. Çünkü bu soru, sadece bir teknolojik tercih değildir; toplumsal kimliğin, ekonomik sınıfın ve hatta cinsiyet rollerinin görünmez sınırlarında dolaşan bir semboldür. Bir kombi seçimi, görünürde basit bir tüketim kararıdır. Ancak derinlemesine incelendiğinde, o seçimde bir yaşam biçimi, bir aidiyet ve bir toplumsal temsil gizlidir. “Kombi en iyisi hangisi?” sorusu, aslında “nasıl bir insan olmak istiyoruz?” sorusuna sessiz bir yanıt gibidir. Toplumsal…
8 YorumFrigyalılar Ne İcat Etti? Felsefi Bir Bakış Açısı Felsefenin temel soruları arasında “Gerçeklik nedir?” ve “Bilgi nasıl edinilir?” gibi kavramlar sürekli olarak tartışılmaktadır. Bu sorular, insanın varlık ve bilgi anlayışını şekillendirirken, tarih boyunca farklı medeniyetlerin katkıları da felsefi tartışmaları derinleştirmiştir. Frigyalılar, tarihsel olarak bilinen ilk medeniyetlerden birisidir ve bu medeniyetin keşifleri, insanlığın varlık anlayışına ve bilgiye bakışını etkilemiştir. Peki, Frigyalılar neyi icat etti? Bu soru, yalnızca tarihsel bir araştırma konusu olmanın ötesinde, bir ontolojik ve epistemolojik sorgulama alanı da sunmaktadır. Frigyalıların Felsefi Mirası: Ontolojik Bir Keşif Frigyalılar, Anadolu’nun kadim halklarından birisiydi. Onlar, doğal dünyanın sırlarını keşfetmeye çalışan, kendilerini bu dünyanın…
6 YorumBir Anda Nasıl Yazılır? Hadi gelin, dilin inceliklerine birlikte dalalım. “Bir anda” ifadesi, Türkçede sıkça kullanılan ve anlam derinliği taşıyan bir deyimdir. Ancak doğru yazımı konusunda kafa karışıklığı yaşanabiliyor. Bu yazıda, “bir anda”nın doğru yazımını ve kullanımını detaylı bir şekilde ele alacağız. — 📘 Doğru Yazım: Bir Anda Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından belirlenen doğru yazım şekli “bir anda”dır. Bu ifade, iki ayrı kelimenin birleşiminden oluşur: Bir: Sayı sıfatı olup “tek” anlamına gelir. Anda: “An” kelimesinin hâli olup, “zamanın çok kısa bir parçası” anlamına gelir. Bu iki kelime, “bir anda” ifadesinde ayrı yazılır ve “çok kısa sürede, aniden, hemen” anlamlarını…
8 YorumGelir Vergisini Nasıl Öğrenebilirim? Felsefi Bir Yaklaşım Bir Filozofun Bakışı: Bilgi ve Hakikat Arayışı Felsefe, insanın temel sorulara duyduğu merakla başlamıştır. Bizler, çevremizi, varlıklarımızı ve toplumsal yapıları anlamaya çalışırken, doğru bilgiye ulaşmak, gerçekliği keşfetmek en temel hedefimiz olmuştur. Şimdi, gelir vergisi gibi bir kavram üzerinden düşündüğümüzde, bu bilgiyi nasıl öğrenebiliriz? Bu soruyu yanıtlamak, sadece finansal bir konuya ilişkin bilgi edinmekten çok daha derin bir felsefi sorgulamayı gerektiriyor. Gelir vergisini öğrenmek, hem epistemolojik hem de ontolojik bir mesele olarak karşımıza çıkar. Epistemoloji, bilginin doğasını, sınırlarını ve doğruluğunu sorgulayan bir felsefe dalıdır. Bu bağlamda, gelir vergisini öğrenmek, sadece vergi oranlarını bilmek değil,…
8 Yorum18 Yaş Altı Kütüphaneye Girebilir Mi? Siyaset Bilimi Perspektifinden Bir İnceleme Siyaset bilimi, toplumsal düzenin nasıl şekillendiğini ve bu düzenin ne şekilde yönetildiğini sorgular. Güç ilişkilerinin ve toplumsal yapının derinlemesine incelenmesi, bireylerin hakları ve özgürlükleri üzerine düşünmeyi gerektirir. Kütüphaneye 18 yaş altı bireylerin girişine dair basit bir soru, aslında toplumun güç yapıları, kurumlar, ideolojiler ve vatandaşlık anlayışlarıyla nasıl şekillendiğine dair önemli bir tartışmayı tetikleyebilir. Kütüphane, toplumsal bir kurum olarak yalnızca bilgiye erişimin değil, aynı zamanda ideolojik bir mücadele alanı olarak da işlev görür. Peki, bu meseleye bir siyaset bilimci olarak nasıl yaklaşmalıyız? İktidar ve Toplumsal Düzen: Kim, Ne Zaman ve…
8 Yorum